KÜRESEL ISINMAYA KARŞI KENTLERİMİZDE ALINABİLECEK YENİ TEDBİRLER
Bilindiği üzere kentin klimatik şartlarını büyük ölçüde etkileyen, rüzgarlar, orman alanları, su alanları üzerinde önemle durulması gereken konulardır. Bunlardan özellikle rüzgar hareketleri gerek kent içindeki ısının dengeli biçimde sirkülâsyonunu sağlarken, değişik bölgeler itibariyle klima koşullarının optimum düzeyde sürmesini temin eder. Orman alanları ise başta karbondioksit abzorbsiyonu başta olmak üzere, kentsel klima şartlarının dengede kalmasını sağlayabilmektedir. Aynı şekilde su havzalarını da gerek karbondioksit emisyonu gerekse sert iklim koşullarının ılımlaştırılması açısından önemi fazladır. Yoğun kentleşme, karbondioksit salınımını büyük ölçüde arttırmaktadır. Özellikle merkezi bölgelerde yoğunlaşan dev yapılanmalar sonucunda, ulaşımda mobilite artmakta, gerek ulaşım araçlarının ürettiği karbondioksit emisyonu, gerekse ısıtma ve soğutmada kullanılan yakıtların gaz emisyonları artmaktadır. Kentlerin merkezi alanlarında son yıllarda giderek artan gökdelenler, kentin doğal rüzgar akımlarını kestikleri içinde kent klimasını önemli ölçüde etkilemekte, kentin belirli bölgeleri arasında en az +2_+3 derece ısı farklılıkları ortaya çıkmaktadır. Yine kentlerde orman alanlarında yapılan büyük tahribatlar, karbondioksit absorbsiyonu yapan bu kıymetli bölgelerin kaybına neden olurken, bir yandan da şehir klimasını olumsuz yönde etkilemektedir. Su havzalarına yakın inşa edilen binalar, kentin temiz su ihtiyacını karşılamada maliyetlerin artmasına neden olmakta ve bu şekilde kentlilerin sırtına ek vergi yükleri getirmektedir.
Avrupanın birçok ülkesinde metropollerin ana merkezlerinde ve merkeze yakın bölgelerde yapılaşma konusunda çok ciddi tedbirler alınmıştır. Örneğin Paris belediyesi kentin ana merkezi alanlarında gökdelenlerin yapımını kesinlikle yasaklamıştır. Mevcut binalar için de, ancak belediye tasdikli restorasyonlara izin verilmektedir. Kesinlikle mevcut binalara kat çıkılması, eklemler yapılması yasaktır. Gökdelenler Paris te ancak merkezin çok uzağında belirli bir bölgede yapılabilmektedir. İlaveten Parisin dışında yeşil kuşak projesi uygulanmaktadır. Almanyada özellikle Freiburg ‘da çevre dostu binalar yapılmaktadır.
Halen özellikle istanbulda merkezi bölgelerde yüksek gökdelenlere fütursuzca müsaade edildiği görülmektedir. 2010 dünya kenti olarak ilan edilmiş olan bu güzel metropolün rant uğruna ve bilinçsizce kirletilmesi eski dokularının bozulmasına çevre örgütleri olarak müsaade edemeyiz. Çevre bakanlığımızın bu konuda yeni kriterler geliştirerek metropol belediyelerine bu kriterleri empoze etmesinin zamanı gelmiştir.
Bugüne değin maalesef ülkemizde nüfus artışlarının ve dağılımının dengelenmesi yönünde ciddi çalışmalar yapılmamıştır. Bir dönem öne sürülmüş olan köy-kent projeleri geleceğe dönük ümit verici demografik bir yapılanmanın ilk adımlarıydı. Kentlerimize büyük göçlerin önlenmesini sağlayacak olan köy-kent projeleri gereken ciddiyetle ele alınamamıştır. Bu konunun önemi bugün daha da artmıştır. Çünkü artık, Metropollerdeki aşırı nüfus yoğunlaşmaları ve kent yaşamının ortaya çıkardığı sosyal ve ekonomik problemler giderek dev boyutlara ulaşmaktadır. Köy Kent projeleri, bir merkez köyün etrafında birleşecek olan 10-15 köyün, merkez köyde yoğunlaşan, sosyal, idari, kültürel ve eğitim yatırım ve aktiviteleri ile adeta küçük bir şehir modeli oluşturmaktadır. Ancak bu oluşum, bir yandan modern tarım işletmeciliğinin kolayca geliştirilebileceği gibi, diğer yandan da köylümüzün sosyal ve kültürel gelişimini sağlayabilecek ve kentlerimize göçü azaltabilecek bir modeldir. Kudret Tan/End.Yük.Müh./İSTÇEF
|